Bloğumda Arayın :

28 Nisan 2020 Salı

VEGAN DÜNYAMDA BAHAR KARANTINASI


Sevgili yavrum 6 aydır veganım, bugün 7.ay'a girdim hatta, bir senenin yarısı resmen.
Vegan olmaya karar verdiğim gün hayatımda bir şeylerin değişeceğine emindim ama doğada bu kadar çok şeyin hızla değişeceğini tahmin etmemiştim. Dışarıda, eğer zarar vermezsek aslında hepimize yetebilecek güzel bir dünya ve içimizde hep bir umut var kardeşçe yaşamak adına. Sevmeyi, karşısındaki insanın sadece kendi hayatını etkileyen fikirlerine saygı göstermeyi bilen insanlar olarak geleceğimiz güzel olacak, bundan eminim🧡 sadece şimdilik bahar karantinası diyelim bu duruma.


'CANGO' İLKBAHAR 2020
Denize bu kadar yakın olup, baharın bu kadar içinde olup seninle hevesle sokaklarda koşamadığımız için üzgünüm ancak şimdilik portakal ve limon ağaçlarının; hanımeli, yasemin ve melisanın mis gibi açan çiçek kokularını, insanların yoğun olmadığı saatlerde, ihtiyaçlarını gidermek için sokağa çıktığımızda çekeceğiz içimize.
Tanıdık sokaklardan geçeceğiz, benim çocukluğumun geçtiği kadar tanıdık sokaklar, tanıdık evler, hatıralarda kalan tanıdık simalar eşliğinde dönüp geri geleceğiz evimize. Sen ne zaman evin sokağına dönsek koşmak isteyeceksin, yarış yapmak, hevesini kırmamak adına ayaklarımı yere çok sert vurmadan koşmaya çalışacağım ben de, sanki sesimiz duyulsa gizli bir şey yaptığımız ortaya çıkacakmış gibi sessiz olmaya çalışacağım.
Biz zaten sarılmanın, öpüşmenin, dokunmanın kıymetini bilirdik ama şimdi özlediğimiz herkese sımsıkı sarılmanın hayali bile daha da değerli sanki 💚
Vegan beslenmeye ve yaşamaya adapte sürecimde senin varlığın beni daha da şevklendirdi. Her gözlerine baktığımda kendi adıma daha da mutlu oldum, hele ki senin sokaklarda yaşadığın günleri düşününce...
Şanslıyım, hayatıma kimsenin karışmasına kendimi bildim bileli izin vermediğim, kendi kararlarımı kendim alabildiğim ve kendi hayatımdan kendim sorumlu olabildiğim için. Şimdi herhangi biri karşıma çıkıp 'hala mı vegansın, ay nasıl oluyor, çok saçma değil mi, zor değil mi, şöyle mangalda etleri cızlatsak canın çekmeyecek mi, bırakırsın ya' ve türevleri cümleleri sarf etse, tenezzül edip cevap bile vermem. Bunun insanların diline, dinine, rengine, cinsiyetine ve cinselliğine karışmasından ve bu şekilde taciz etmesinden hiç bir farkı olmadığını düşünüyorum çünkü. 
Malum, bizim toplumumuzda konu komşu etraf ne der düşüncesinden kimliklerini bulmak konusunda insanlar çok çekmiştir ve çekmektedirler. Kendi adıma aktivizm yapmayı sevmiyorum, hiç bir konuda asla! demeyi de sevmem. Başlarken de gittiği yere kadar vegan beslenip yaşamaya çalışacağım demiştim, hala aynı şekilde düşünüyorum, sonuçta  ben de etle sütle peynirle beslendim 30 yaşıma kadar. 
Birazcık herkes kendi içine dönebilse ve kalbinden bakabilse tüm kötülükleri el birliği ile silebiliriz aslında, ama 'menfaat dünyası' der geçer insanoğlu buna da...
Her neyse oğlum, biz tatlı balkonumuzdan masmavi gökyüzüne umutla bakmaya devam edelim. Önce kendimiz için bir iyilik yapmakla başlarsak o iyilikler büyür ve tüm dünyayı etkisi altına alır, bundan baban da ben de eminiz <3


Sevgiler
 Cango' dan.

Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

19 Temmuz 2019 Cuma

SAKSIDAKI KEDI



Bakın, bugün bir kedi açtı balkon parmaklıklarındaki saksıda, 
dalları pisi pisi diye hışırdadı uzanırken toprağa. 
Gökyüzü yeşil, yeryüzü mavi, sokaklar sapsarıydı.
Ne biliyorsan tersinden yazıldı.
Kulaklarınla gördün, gözlerinle duydun, ellerinle nefes aldın. 
Mutlu olunca ağladın, üzülünce güldün.
Yaş aldıkça küçüldün.
 En küçücük yaşında bile kocamandı kalbin.
Sığmadı küçücük bir kutuya ki yollayasın postayla. 
Düşündün, en iyi yaptığın şey düşünmek, mesela parmaklarınla... 
Dokunduğun her şey ile hatırlarsın özlemlediğin her ne varsa, her kim varsa. 
Özlemek yeşil, sevmek mor olsun. 
Kar yağsın yazın en sıcak havada. 
Kışın güneşden donalım, sonbahar yaprakları da pembe kalsın dallarında. 
Mesela, üzerine basarak çıkaracağımız kuru yaprak sesleri olmadan yaşayalım dünyada. 
Duygularımız iç içe geçsin, neyin ne olduğunu anlamak için sadece sarılalım rengarenk bulutlarda.
Öyle ya, konuşmadan anlaşmak bu, işte en güzel sığınak.
Sevgiler,
EK
(Bir Kedi Gördüm Sanki: 18 Temmuz 2019' da)

Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

18 Mayıs 2019 Cumartesi

VINTAGE BITKI MONSTERA DELICIOSA / NAM-I DIGER DEVE TABANI


Koskocaman, yeşil yapraklı bir bitki!
80'ler, 90'lar hatta daha bile önceleri her evde neredeyse var, nostaljik bir varoluş kendisi,
Bitkinin vintage' ı olur mu?
Olur tabi ki, neden olmasın, işte karşınızda 
Monstera Deliciosa!



Bir anda popüler kültürün etkisi altında kaldı,
 aranıp da bulunamaz hale bile geldi.
Belki de aç gözlü insanoğlunun, en şaşalısına, en büyüğüne, en heybetlisine sahip olma arzusundan dolayı son dönmelerde en pahalı salon bitkilerinden biri oldu. 
En güzeli bir bitkiyi mini minnacıkken alıp, büyüyüşüne tanık olmak değil midir veya tohumundan kendin yetiştirmek?
Herkes için cevap aynı olmasa gerek ki bugün 300, 400, 500 TL gibi fiyatlara satılışına tanık oluyoruz. 
Yüzlerce türk lirasına satılışının karşısında sadece 20 TL' ye, satın alma sahiplen güdüsüyle, bir buçuk sene önce küçük bir saksıda benimle eve gelmiş olması bugünkü mutluluk sebebim.

Bakınız Aralık 2017:



Masada küçük bir deve tabanı oturuyor:) 
Bugün ise salonu ele geçirme yolunda ilerliyor.
Gerçekten mutluluk biz çağırınca gelen bir şey mi? 
Yeter ki isteyelim!
Ancak çok önemli bir tespitim var. 
Kesinlikle küçüçük bir çocukken bahçeler de çiçeklerle, ağaçlarla arkadaş olmayı öğretebilirseniz evlatlarınıza, kendi tohumundan üretmenin heyecanını tattırabilir, toprak kokusuna sevdalandırabilirseniz,
 bugünün değer bilen insanları oluyorlar.
Bugün benim için güzel bir cumartesi, sizin için de öyle olsun!
Sevgiler,
EK

Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

16 Mayıs 2019 Perşembe

BES ÇAYI


Hani yazlık yerlere giderken böyle arabada 
camı açarsın, kollarını çıkarırsın ahenkle rüzgarda oynatarak ve ormanlardan gelen katır tırnağı kokusu dolar ciğerlerine,
 doğa konuşur işte o an,
 üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun doğa seni hep aynı şekilde alır, 
aynı kokuyla aynı yere götürür bırakır,
 izin verir sen istediğin sürece orada kalıp özlem gidermene.


Şimdi gördüğünüz resim de birilerinizi aldı,
 vanilya ve krem şanti kokularıda onlara eşlik ettiaynı yere götürdübenzer bir özlem duygusuyla burnunun direğini sızlattı, 
işte istediğiniz kadar kalabilirsiniz orada. 
Mesela ben bir mutfaktayım, servis camı bahçeye açılan. 
Bahçeden taze nane kokusu geliyor, 
ortancalara ve güllere eşlik ediyor begonviller, 
kahkahalar rüzgarı kovalar gibi sanki ara ara camdan içeriye doluşuyor. 
Bahçe hortumuna bağlı alüminyum bir fıskiye toprağı ıslattıkça salatalık ve biberler limon ağacının gölgesinde parlıyorlar sanki.
Bahçe duvarının hemen bitimindeki hanımelleri ise beton bir kömürlüğü öylesine  sarmış ki, 
hemen ardında kalan galaların yalnız ve kendiden emin asaleti yanında hanımelleri daha bir tutkuyla göz kırpıyor adeta.
 Gözlerim ışıl ışıl, camın önünde, elimde bir çırpıcı, anneanneme yardım ediyorum, 
beş çayına misafirleri var ve vanilya kokusu bütün evi sarmış vaziyette. 
Ahşap bir kavanoza uzanıp tarçın alıyorum...
Sevgiler,
EK

Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

3 Ağustos 2017 Perşembe

''GÜL''

Biran önce yazmak istiyor insan uzun bir ara verince, bir de heyecanlanıyorum ortaya görüntüsü güzel bir şey çıkınca, o sebeple hızlı hızlı bitirmeliyim yazacaklarımı ki gülü paylaşabileyim :) Ne vintage konumuz ne de makeup, sadece ''gül'' 
Bir anda kalk,
Mutfağa git!
Güllü puding yap,
Üzerine de koyuver kuru güllerden bir kaç tane,
Birazda serpiştir hindistan cevizinden.
Sonra fotoğraf makinasına koş,
Pili bitmek üzere, çektin çektin,
Şimdi gül, çekiyorum!
Maksat gülmek olsun, "gül" olsun,
Lafın gelişi olsun puding,
Henüz tatmadım bile,
Esinlendim sadece...



Biraz fikir üretimi içindeyim, kısa süre içerisinde sizlerle paylaşacaklarım var.
Sevgiler,
EK


Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

8 Şubat 2017 Çarşamba

YVES ROCHER - YASLANMA KARSITI GÜNES KREMI


-Kış Güneşi yüzünü gösteriyor mu oralarda acaba?
-Bu sene baya bir soğuk yaptı.
Klasik kış söylemleri ile yeniden merhaba :)




Yaz kış demeden güneş kremi kullananlardan mısınız?

Umarım öylesinizdir, çünkü güneş ışınları yalnızca yazın değil kışın da cildimizi etkilemeye devam ediyor. Soğuklar bir yana, ciltteki nem kayıpları kış ile beraber iyice artmaya başladı. 
Benim gibi kuru ve hassas bir cilde sahipseniz güneş kremi kullanmama gibi bir seçeneğiniz  zaten olmamalı. Kuru ve hassas ciltlere özel temizleme sütü, tonik, gündüz kremi kullanmama rağmen yeri geliyor cildim pul pul kurumaya devam ediyor. Heleki kızarıklıklar yok mu o kızarıklıklar! Başımın belası. Tabiki al yanaklı olmak kötü bir şey değil ama bu alerji boyutlarına ulaştığında çare aramak bizim faydamıza ;)

Tüm cilt bakım ürünlerine ek olarak güneş kremini yaz kış kullanmaya devam ediyorum. Yves Rocher'in yaşlanma karşıtı güneş kremini iki senedir deneyimliyorum. Fiyat ve performans açısından oldukça başarılı bir krem. Dışarı çıkacağım zaman makyaj altına da günlük nemlendirici yerine uyguluyorum, makyajımda herhangi bir kusma veya ciltte yağlanma problemi yaşamadım. Ancak özellikle belirtmem de fayda var, cildim kuru ve hassas, aynı krem yazın eşimin yağlanmaya meyilli cildinde sivilcelenmeye sebep oldu. Besin kaynaklı olabilir mi diye şüphelenerek farklı zamanlarda da denedik ancak aynı sorun devam etti. Bu yüzden Yves Rocher'in yaşlanma karşıtı koruyucu güneş kremini kuru ve hassas ciltlere tavsiye edebiliyorum. Siz yine de denemeden almayın, her ürün her ciltte aynı etkiyi gösterecek diye kesin bir yargıda bulunamayız. 
Cildi yağlı olup da bu kremden memnun kalanlarınız varsa da muhakkak aşağıda yorumlar kısmında benimle düşüncelerinizi paylaşın.

Krem 30 ml'lik  boyutta, geçtiğimiz hafta indirimli fiyatı 60 TL ye geldi yanında da maskara hediyesi vardı. Yapısı çok yoğun değil ama jel gibi de değil tabi ki. Sürüldükten sonra asla suratta beyaz bir tabaka şeklinde kalmıyor, daha sürülürken cilt tarafından emiliyor. İçerisinde 50 spf bulunuyor, yani güneş koruması oldukça yüksek. Yaşlanma karşıtı olduğu yazıyor paketinde. Kaz ayaklarını geçirecek hali yok tabiki ama cildin kaybettiği elastikiyeti yeniden kazandırdığı ve cildi nemlendirdiği için ince çizgilerin oluşum süresini uzattığı söylenebilir. Amma afilli cümle oldu:) 

Eskiden güneş kremimi varmış vallahi. Almanyadan gelen lacivert kutulu nivea kremini sürerdi anneannem, boynunu yukarı doğru kremlerdi, maşallah kımkırışık olmadı hiç bir zaman. Bilakis babaannem de aynı şekilde, zeytinyağı her şeyin ilacı derdi :) Sağolsun teknoloji, pazarlama kanalları ve diğer satış organları hayatımıza dahil oldu olalı vücudumuzun her bir santimetrekaresinin kremi ayrı :D. 

Şaka bir yana, güneş kremi kullanmak sadece günlük korunma ve nem ihtiyacının yanı sıra gerçekten cilt kanserine karşı alınabilecek en temel önlemlerden birisi. Güneş kremimi yazın gün içerisinde ihtiyaç duydukça uyguluyorum, kışın ise tüm gün idare ediyor beni. Şimdilik krem hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Olumlu veya olumsuz deneyimlerinizi aşağıda yorumlar kısmına yazmayı unutmayın. 

Dönüşümlü olarak kullandığım Kiehls'in nemlendirici kremi hakkındaki yazıma ise buradan ulaşabilirsiniz. Yakın zamanda da son zamanlarda kullandığım günlük nemlendiricim olan Yves Rocher Sensitive Vegetal, hassas ve kızaran ciltler için nemlendirici kremimi yazacağım.



Kısa zamanda görüşmek üzere,

Güneşi özleyenlere selam olsun! <3
EK

Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

3 Aralık 2016 Cumartesi

VINTAGE- DEKORATIF DUVAR RAFI "KALBURAF" :)

Merhabalar!
En sevdiğim ay Aralık, sana da merhaba!
Normalde, şimdiye kadar yılbaşı ağacı süsleme ritüelimi yaklaşık 1 ay önce tamamlamış olarak Christmas ruhuna bürünmem gerekirdi. Daha doğrusu bu bir gereklilikten ziyade alışkanlıktı benim için. Sanırım daha hevesli, daha heycanlı, daha çocuktum. Neyse, bu satırları karşımda hala ağacımın kutusundan bana baktığı koltuktan yazıyorum. Ağacımı kurup, hediyeler almaya başlayıp, yılbaşı menüsünü bile hazırlamam beklenirken tüm bunları yapmadığımı gören ailem ve arkadaşlarım hastamıyım diye düşünmeye başladılar. 
Silkelen ve kendine gel Esin =)
Biraz iç hesaplaşma yaptığıma göre başlıkta adı geçen kalburaf'ıma dönebilirim:)


Bu ismi çok sevdim ben, umarım isim annesiyimdir=) Bir aralar, özellikle pinterest ve instagram  hesaplarında çok fazla karşılaştım bu dekoratif duvar raflarıyla. En son bir benzerinin 150 TL ye satıldığını görünce de kalk Esin dedim, kalburunu çıkart meydana :) Benim yaşımda birinin evinde kalburun ne işi mi var? Millet youtube da çeyiz vidyoları çekip, hunim eksik, kevgirim eksik derken ben de boş durmamışım, bir kalbur alıvermişim yani ne olacak =) 
Şaka bir yana gerçekten kalburumun da bir anısı, bir manası var tabi ki. Şu hayatta ben de anısı olan ve tadını asla kaybetmek istemediğim tatlar vardır, anneannemi kaybettikten sonra da ondan kalan bir tadı yaşatmaya devam ettim onun tarifiyle; kalburabastı.
Önceki paylaşımlarımdan birinde şöyle demiştim; en güzel miras vefadır! Kalburu da bu vefanın ürününü elde edebilmek için Kemeraltından satın almıştım vakti zamanında.
Kalburunuzu aldıktan sonra yapmanız gereken ikinci şey kalburun ortasına uygun bir raf kestirmek. Ben onu da kestirmedim, evde yıllardır oynamadığımız dominonun kapağı sağolsun, gönüllü oldu raf olmaya :) Tam tamına ölçüsüne uyduğu içinde yanlardan vida ile tutturmama gerek kalmadı. Duvar dekorunuzu benim gibi doğal halinde de kullanabilirsiniz, zevkinize uygun herhangi bir renge boyayıp üzerini vernikleyerekte kullanabilirsiniz. Mat vernik tercih ettim ben. Eğer isterseniz altındaki tel kısmı dekoratif bir kumaşla veya dantellede kapatabilirsiniz, tamamen size kalmış.
Son olarak ortasından bir kozalakçık sallandırdım, raflarına da tabi ki bir Esin klasiği olarak sukulentlerimi diktiğim minik rus çarıklarını yerleştirdim. İşte hepsi bu kadar.
Kalbur 7 TL, biblolar hediye, çiçekler kendimden, kozalak da yılbaşı ağacımdan, kısacası maliyet; evde ne varsa =)
Hem kendi evinize hem de dilerseniz yeni yıl armağanı olarak sevdikleriniz için yapabilirsiniz. İllaki bu raftan da yapmanıza gerek yok, içinizde ne gelirse, yeter ki sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi hatırlatın.
Bu arada tabiki kalburumun yerine yenisini koydum, önümüzdeki bayram Kalburabastı yemeye bekleriz vefalı okurlarımı :)
Sevgiyle kalın,
EK
PS: Az bir yeni yıl ruhu gönderirseniz çok sevinirim, en azından ağacımı kuracak kadar =)
Bunlar hep İzmir de kar yağmadığı için, kar yağsa kırk tane ağaç kurardım ;)


Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:


26 Eylül 2016 Pazartesi

SEPHORA AVOKADO YÜZ MASKESI

Herkese merhabalar! ^^
Sonbahar'ın en güzel hissedildiği ay Eylül benim de en sevdiğim ay, çünkü bana kış'ı getiriyor, pek severim :) 
Severim sevmesine de bütün alerjilerim de bu ay başlıyor maalesef, şimdiden kurudu ellerim ve yanaklarım. Yaz bitiminde güneşten kuruyan saçlara bakım, sonbahar da nemsiz kalan ciltlere bakım, kışın ise soğuklar bastırdığında hiç bir şey yapmadan sırf bakım yaparak yaşamak lazım sanırım :) E tabi günlük hayatın getirilerinden pek fırsat kalmıyor bakıma, bu da hayatın gerçeklerinden. Neyse, bundan bir ay önce Sephora'ya uğradım ve tek kullanımlık cilt bakım maskelerine bir göz attım. Yüzümdeki hassasiyeti, kızarıklığı ve alerjilerimi belirterek, nem verecek, aynı zamanda yüzümdeki kızarıklığı da yatıştırabilecek bir maske istedim. Danışman bana Avokadolu yüz maskesini önerdi, ben de üzerine fazla düşünmeden aldım çıktım. 


İyiki de almışım, fazlasıyla memnun kaldım. Üzerinde besleyici ve onarıcıdır yazıyor. Gerçekten de uyguladıktan sonra cildimi yumuşacık yaptı ve parlaklık kattı, boş suyla bile yıkadığımda kızaran yüzüm hiç kaşınmadı ve kızarmadı. Benim cildim kuru, t bölgemde de yağlanma yok, bu sebeple maskenin bana çok iyi geldiğini düşünüyorum. Cildiniz yağlı ise yine de danışarak kullanmanızı öneririm. Bu maskeler gayet doğal, içeriğinde paraben bulunmuyor. Dudak, göz çevresi ve el için olanları da vardı, bir daha ki sefere başka bir tanesini deneyip sizlerle düşüncelerimi paylaşacağım. Fiyatı 14 TL. 
Kızlarla bir pijama partisi verip, filminizi koyup mısırınızı da patlattıktan sonra maskelerinizi yapmamanız için hiç bir sebep yok aslında =)
Şaka bir yana hiç olmazsa arada bir cildinize bakın, istediği nemi ona verin, en önemlisi tüm bu bakımların yanı sıra bol bol su tüketin. Su, cildinizin sağlığı ve elastikiyetini kaybetmemesi açısından en önemli faktör. Gençliğin sırrı tamamiyle doğada yani<3
Sephora'nın bu bakım maskelerinden uygulayanlarınız var mı? Yorumlarınızı aşağıda benimle paylaşırsanız çok memnun olurum.
Huzurlu ve sakin bir hafta geçirmenizi diliyorum,
Sevgiyle kalın,
EK
Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:


24 Eylül 2016 Cumartesi

SIYAH NOKTA TEMIZLEYICI BURUN BANDI - AGISS BURUN BANDI (A101)

Merhaba!
Bir süredir siyah nokta temizleyici burun bantları ile ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Bir kaç hafta önce A101 de daha önce görmediğim bir markaya rastladım, alıp denemek istedim. Sonuç; Agiss daha önce denediğim bantları bir kenara attırdı :)
Gratiste satılan Celluca marka bantları kullanıyordum bir aralar, fakat son zamanlarda bulamamaya başladım. Bim de satılan bantlar ise kara borsaya düşmüşcesine bulunamıyordu. Herhalde herkesin heryerini noktalar bastı diye düşünüyorum artık :) Neyse, Agiss diğer bantlara göre daha kokusuz. İşin koku tarafından giriş yaptım ama daha önce diğer bantlardan kullananlar benim ne demek istediğimi daha iyi anlamışlardır. Keskin, kötü bir kokusu yok bu bantların, hatta ilk yapıştırdığımda hafif bir alkol kokusu aldım, sonra herhangi bir koku kalmadı. Diğer tüm bantlarda olduğu gibi burnunuzu ıslatıp yapıştırıp kuruyana kadar bekleyip çekiyorsunuz. Dayanabilirseniz yavaş çekmenizi öneririm, hızlı çektiğime oranla daha iyi temizliyor.


Fiyatı 4,5-5 TL olması lazım. İçerisinde 6 adet bant mevcut.

Cildim kuru ve alerjik olmasına rağmen bu bantı kullandıktan sonra diğer bantlarda olduğu gibi bir kaşınma, kuruma reaksiyonu yaşamadım burnumda. Ben fazla siyah nokta sorunu yaşamadığım için aklıma estikçe, hafta da bir uyguluyorum. Alışveriş yaparken denk gelirseniz belki siz de denemek istersiniz.
Bir burun bandı için söylenmesi gereken daha fazla bir şey olmamalı =)
Sevgiyle kalın,
EK


Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:



7 Eylül 2016 Çarşamba

SAÇ BAKIM ÜRÜNLERI - HASK, ELSEVE, ELIDOR

Yeniden merhaba!
Bugün biz bayanların ortak bir derdini ele alıyorum, saç bakım sorunsalı:)
Çoğumuzun boyalı saçlardan dolayı oluşan yıpranmaları var. Kimi saçının rengini açtırırken saçlarını yakmış, kimisi güneşe mağruz kalmış, kimi ince, kimi kalın, kimi sönük, kimi kabarık olmasından şikayetçi saçlarının, biz kadınların saçıyla başıyla derdi bitmiyor yani :) Şaka bir yana ciddi anlamda sinir bozucu olabiliyor bu dertler. Misal ben, saçlarım aşırı ince telli ve kuru, üstüne üstlük bir de boyalı , Allahtan boyama da saçlarımın rengini açtırmıyorum, herhalde yanar elimde kalırdı öyle bir şey yapsaydım :) ( Şair burda saçlarını 6 sene önce açtırıp yaktığı güne sesleniyor olabilir :)) Neyse ki, 6 yıl da kestire kestire yanıklar bitti, saçlarım uzadı, bakır kızıl 'a bünyem alıştı, her türlü renk tutuyor :))
 Taşınmış olmama rağmen bile boyalarımı Ankaradaki kuaförümden aldırır, İzmir deki kuaförümde boyatırım :) İşin gerçek yanı bizler sık kuaför değiştirmeyi de sevmeyiz aslında, ama bazen değiştirmekte fayda var, içinize sinmeyen bir şeyler olduğunda çekinmeyin, değiştirin, aynı doktor gibi, sonuçta bu da akıl sağlığımızla alakalı sayılır :) Fazla çene çaldım, ne diyordum? Saç bakımı... 
Farklı farklı dönemlerde çeşitli saç kremleri, saç maskeleri, bakım yağları, bakım köpükleri ve benzeri ürünler deneyimledim. Şuanda bile duşta ve duştan sonra  uyguladığım  10-15 ürün mevcut elimde. Uzun süre bir ürünü kullandığım da saçım alışıyor ve çok işe yarayan o ürün bile işe yaramaz hale gelebiliyor, bu sebepten verim alamadıkça döngüsel olarak değiştiriyorum kullandıklarımı. 

 Şampuanlama bittikten sonra saçlarımı kremliyorum ve önemli bir detay olarak saçlarımı kremliyken duşta tarayıp o şekilde durluyorum. Bu sayede saçlarım tararken kırılmamış oluyor. Başta da belirttiğim gibi saçlarım yıpranmaya çok müsait, senede fön çektirme sayım maksimum 12 yi geçmez, o da her boyatmadan sonra diye hesaplarsak... Asla düzleştirici, maşa gibi ısıya mağruz bırakan aletler de kullanmam. Bunlara rağmen, saçlarıma el bebek gül bebek bakmama rağmen yine de kırılganlar, inceler ve kurular kendileri :) Ben şampuan ve krem aşamasından sonra saçlarıma daha da yumuşasınlar ve nem kazansınlar diye saç maskesi uyguluyorum. Hask markasının maskesini keşfedene kadar Pantene, Elseve, Elidor, Urban Care gibi pek çok markanın maskesini denedim, ben de uzun vadede sonuç vermediler. Loccitane'in onarıcı olan maskesi ise her yıkamada kullanmaya uygun olmamasına rağmen haftada 2 kullanım için tavsiye edebileceğim, saçta ipeksi his veren, güzel bakım yapan onarıcı bir ürün. 

Gelelim benim en memnun kaldığım maskeye; Gratislerde satılan Hask markasının Macadamya Yağı içeren maskesi. Bu ürünün devamı şampuan, krem ve yağı da mevcut. Yağını arada kullanıyorum ama şampuanlarını denemedim. Sadece maskeyi kullanmam saçlarıma yetti :) Kremden sonra bazen de kremlemeden direk saçlarıma masaj yaparak yediriyorum ve tarayıp 2-3 dakika bekletiyorum. Daha sonra duruluyorum. Kullanmaya başladığımdan beri 10 günde 1 paket bitiriyorum ki ben saçlarımı her gün yıkarım (Bu da saçı yıpratan çok önemli etkenlerden). Yumuşacık, ipeksi, mis gibi kokan saçlarım oluyor.





Tabi ben maskeyle yetinmiyorum. Gelelim sonraki aşamaya, Elseve markasının doğal çiçek özleri içeren mucizevi bakım yağı.
Bunu da son zamanlarda saçlarım ıslakken, ortalardan uçlara doğru yedirip bir güzel tarıyorum. İsterseniz saçlarınız kuruyken de uygulayabilirsiniz. Benim saç uçlarım çok yıprandığı için kuruyken de yumuşak kalsınlar diye, ıslakken uygulamaya başladım. Burdan Tuğçeme selam olsun, mis gibi kokusuyla saçlarını savurarak evde salındığı bir gün bu nedir diyerek kullanmaya başladım sayesinde :) 




Şu ana kadar saydığım aşamalarla bile saçları yağlanıp ağırlaşabilecek olanlarınız olabilir, ben tamamen kendi saç yapımı baz alarak anlatıyorum ürünleri. Saçlarım kuru, ince telli ve uçları yıpranmış, bununla birlikte bir de dalgalı, istediği zaman kabarabilme potansiyeli de yüksekler. Sizin de benzer şikayetleriniz varsa kuruluktan yıpranmaktan yana, en azından ayrı ayrı da olsa bu ürünleri deneyebilirsiniz. Ayrıca ben saçlarıma bir iyilik yapıp iki ayda bir 3'er cm kestiriyorum, yenilenmiş oluyor ve çabuk uzuyor. 

Mucizevi yağdan sonra saçlarım kuruyunca Elidor'un 7/24 saç şekillendirici kremini kullanıyorum, hem saçlarımın yumuşaklığı uzun sürüyor hem de istediğim şekli gün boyu koruyabiliyorum. Tabi bu şekil verme aşaması kış için geçerli, çünkü bütün yazı tepemde bir deli topuzla geçiriyorum bu sıcaklarda :)  

Bu saydığım 2 temel bakım ürününde başka ara sıra değiştirerek kullandığım çeşitli yağlar, maskeler ve şekillendiriceler de mevcut. Ama son aylarda bunlar saçlarıma çok iyi geldi ve bu upuzun yazıyla duygularımı düşüncelerimi paylaşmış oldum :)
Başka bir ürün inceleme yazımda da kullandığım diğer ürünlerden bahsederim artık :)
Saç bakımıyla ilgili aklınıza takılan, merak ettiğiniz herhangi bir şey olursa aşağıya yorum olarak bırakın lütfen. Uzmanı değilim ama dert ortağınız olabilirim :)

Bu arada bu iki ürüne de Gratis indiriminden (11 Eylül son gün) uygun fiyata sahip olabilirsiniz. Dünki yazımda detaylı fiyatlarını yazdım, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. 
Başka bir zaman görüşme üzere,
Sevgiyle kalın,
EK

Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın:

6 Eylül 2016 Salı

GRATIS BAYRAM INDIRIMI 6-11 EYLÜL

Merhabalar!
Bayram indirimi  bugün hemen hemen her yerde  başladı. Kozmetik eksikleriniz varsa, Gratis'e de bir göz atın derim. Ben genellikle dünya kadınlar günü, anneler günü, bayramlar ve son olarak da yılbaşında olan yüzde elli indirimlerde temel bakım ihtiyaçlarımı alıyorum. Stoklamak gibi bir özelliğim yok, ülkemizde her iki-üç ayda bir indirim sebebi olacak bir özel gün ve haftalar bulunmakta nasıl olsa :) Bu sabah da bir Gratis ziyareti gerçekleştirdim.
 %40 + %10 indirimli fiyatlarıyla memnun olduğum ve bittikçe aldığım bazı ürünleri aşağıda paylaşıyorum. 

 Gillette, Venus Breeze Makine                       14,90


Elseve, Mucizevi Saç Bakım Yağı                  10,90



Wet'n Wild Makyaj Bazı                                   10,25


Hask, Macadamia Oil Saç Bakım Maskesi      5,30


 Dalan, Zeytinyağlı Duş Jeli                              3,30


Cala, Makyaj Temizleme Mendili                      2,95


Ürünlerle ilgili merak ettikleriniz olursa aşağıya yorum olarak bırakmayı unutmayın. 



Bu hafta, memnun olduğum, saçlarıma çok iyi gelen ürünlerle ilgili de yeni bir yazı paylaşacağım, mesela en sevdiğim ürünler fotoğraftaki Elseve'in bakım yağı ve Hask'ın maskesi. Yeni bitmişlerdi, bayram indirimi sayesinde yenilendi, detayları bir kaç güne buralarda olur :)
Şimdiden mutlu bayramlar diliyorum hepinize,
Sevgiyle kalın,
EK


Aşağıdaki linke tıklayarak Gmail hesabınız ile bloğuma üye olmayı unutmayın: